Performans Paradoksu
Performans paradoksu diye bir terim var, belki duymuşsunuzdur.
Michael Gervais'in The First Rule of Mastery kitabında geçiyordu bu kavram (güzel kitaptır, öneririm)
Ne demek bu performans paradoksu?
Kısa özeti şu: "eğer sadece performans gösterirsen, performansın boka sarar"
Halbuki, çok çalışmanın, insan üstü performans göstermenin, çok denemenin bizi bir yere götüreceğini düşünürüz değil mi?
Şimdi size de mevzuyu anlatayım, çünkü biliyorum ki çoğu kişi şu an "performans paradoksunun" tam da ortasında.
Ancak öyle olmuyor, çünkü bir insanın bir mevzuyu içselleştirerek geliştirmesi, sadece performans meselesi değil, aynı zamanda tecrübe etme o yolda yürüme ve öğrenme meselesi.
Eğer işi doğru düzgün tecrübe etmeden ,öğrenmeden, yarım yamalak bilgiyle sürekli tekrarlarsan, hiçbir şekilde ilerleyemiyorsun.
Bu işin trading ile, yatırım ile alakası nedir?
Aslında birden fazladır ama, en basitinden eğer işi tam olarak öğrenmeden, risk yönetimi, trade psikolojisi ve teknik analizi tam birleştirmeden, eksik bilgiyle sürekli işlem açarsan, yani geri dönüp değerlendirmeye, backteste, ufak pozisyonlarla canlı teste, veri toplamaya, hata analizine zaman ayırmadan üst üste pozlar açarsan, sonuçta aynı hatalar tekrarlanır, sistem gelişmez, uzun vadede zarar edersin.
Böylece tecrüben artar sanarsın, ancak bilgi temelli olmayan bir tecrübe aslında bir hatalar sarmalıdır.
Akıntıya karşı kıyıya yüzmeye çalışan bir yüzücü gibi, sürekli kulaç atarsın, teknik bilmeden, nefes kontrolü yapmadan, enerjini yönetmeden tükenirsin.
Öte yandan, bunun diğer tarafı da sıkıntılıdır. Bazı arkadaşları da görüyorum ki kitap üstüne kitap okuyorlar, video üstüne video izliyorlar, eğitim üstüne eğitim alıyorlar.
Peki aksiyon? Yok.
İşin teorisi tamam da, peki ya pratiği?
Bu versiyonda da, bilgi artıyor ancak tecrübe sabit.
Psikolojin market volatilitesine ne tepki veriyor, FOMO'ya ve FUD'a dayanıklı mısın, sistemin dış duygusal manipülasyonlara ne kadar dayanıklı hiçbir bilgin yok.
Bu da aslında yüzmeyi kıyıda öğrenen, yüzme kitapları okuyan, yüzme videoları izleyen ama kendini suya atamayan tayfa. (Pazarcı borsacılar) Bu da çok sıkıntı.
Bizim bunun tam ortasına konuşlanmamız lazım. Yani öğrenerek perform etmemiz gerekiyor. Bizim burada size tam olarak yaptığımız şey TEORİK UYGULAMALI MENTÖRLÜK.. Öğrenerek aksiyona geçmemiz gerekiyor.
Gerçekten ilerlemek ancak böyle sağlanıyor.
Öğrenmeden, üstüne katmadan, veri toplamadan, analiz etmeden sürekli işlem açmak anlamsız bir çaba.
Tam tersi, sürekli kitap okumak, video izlemek, teori öğrenmek ama pratikte tecrübe kazanmamakda anlamsız bir çaba. Bunun tam ortasını bulmanız lazım.
Her işlemden sonra not almak, trade günlüğü tutmak, trade psikolojisi günlüğü tutmak, stratejiyi test etmek, kaybedilen işlemleri analiz edip sistemi güncellemek, ufak tefek düzeltmeler yapmak, backtest yapmak, canlı test yapmak.
Bu boşa işlem yapmak değil, tam tersi "gelişim odaklı işlem açmak" demektir. Böylece performans paradoksunu aşmış oluyorsun.
Hem perform ediyorsun (işlem açıyorsun), hem öğreniyorsun, yani bizim burada yaptığımız gibi
Yalnızca işlem açmak değil, işlemden öğrenmek faslına geçiyorsun.
Ben de trading hayatımın ilk yıllarda tam da bu performans paradoksuna kapılmıştım.
Sürekli işlem aç, kaybet, kazan, dip toplamda eksi bas, yine işlem aç, tarz değiştir, yeterince tecrübe etmeden öğrenmeden tekrar dene, iki ileri, üç geri.
Sonra trade psikolojisini ve risk yönetimini keşfettim, bu sefer de tam diğer tarafa savruldum.
Yeni şeyler öğrendikçe kıyıda yüzme öğrenen yüzücüye döndüm, suya girmeye korktum, çünkü biri odadaki ışıkları açmıştı.
Masa nerde, vazo nerde görmeye başladım, "ya ayağımı masaya çarparsam" diye, "ya vazoyu kırarsam" diye korkmaya başladım. Adım bile atamaz hale geldim. Sonra biraz toparladım, her ikisini ortaladım. Günlükler tutmaya, kendi verilerimi toplamaya başladım.
Onları analiz ettim, pivot tablolara döktüm, winrate'i iyi setupları kötülerden ayırdım, profit factorü iyi sistemleri tuttum, en favori grafiklerimi keşfettim, trade psikolojisi günlüğü tuttum, duygularımı tanıdım, onlara isimler verdim.
Böyle böyle, kazançlı bir sistem ve kazançlı bir kafa yapısına ulaştım. Şimdi bu soruda , eski beni gördüm, sürekli çabalıyor ama öğrenmiyor. İleride öğrenmeye başlasa, bu sefer çabalamaya korkacak.
Halbuki bize tam ortası lazım. Yani, hem öğrenen, hem çabalayan biri olmamız gerekiyor. Bu dengeyi bir tarafın lehine bozarsanız, sonrası biraz sıkıntı oluyor.
Özetle, kuşları vurmayı tam olarak öğrenmeden, merminizi boşa harcamayın.
Özetle hep kazanıyoruz sanılmasın.
tam 2 ayda %425 yükselen bir hissenin, ben sattıktan-silkelendikten sonra %1435 daha nasıl yükseldiğini grafik ile anlatırım bir ara size
Bu grafikte görüldüğü gibi, hacim ile fiyatın konumunu birlikte okumak piyasanın hangi aşamada olduğunu anlamak açısından kritik öneme sahiptir.
Uzun süren bir base dönemi ya da konsolidasyon evresinden sonra gelen hacim artışı Base 1 oluşumlarında genellikle sağlıklı bir talep artışını ve yeni bir yükseliş trendinin başlangıcını işaret eder. Bu durumda alıcılar piyasaya güçlü bir şekilde girmiştir ve fiyat artışı-azalışı hacimle desteklenmektedir.
Ancak fiyat zaten ciddi bir yükseliş gerçekleştirdikten sonra hacmin belirgin biçimde artmaya başlaması farklı bir anlam taşır; bu genellikle dağıtım aşamasının başladığını, yani büyük oyuncuların yavaş yavaş pozisyon boşaltmaya başladığını gösterebilir. Not; Bir hisse tarihi zirvesini tarihi bir hacimle yapıyorsa bu artık orda operasyonun bittiğine dair size büyük bir ipucu verir..
Dolayısıyla, hacim artışının nerede gerçekleştiği, trendin devam edip etmeyeceğini anlamak açısından tek başına hacim büyüklüğünden çok daha değerlidir.